Yrd.Doç.Dr. İbrahim İ. ÖZTAHTALI
İlkel şekillerle başlayan yazma ve okuma çabası, teknoloji ve bilim ne kadar gelişirse gelişsin, mağara duvarlarından ceylan derisine, papirüsten bilgisayar ekranına kadar önemini yüz yıllardır yitirmemiştir. Buna karşın “Okumak” eski zamanlarda mütalaa etmek, muhakeme etmek anlamlarında kullanılırken günümüzde okuma kavramı yanlış bir algıyla, belirli sembollerin oluşturduğu kelimeleri seslendirmek şeklinde algılanmaktadır.
Okumak insan beynine bütün bilimlerin, kalbine ise bütün erdemlerin kapısını aralayan bir anahtar olmuştur hep. Bilgi çağını yaşayan dünyamızda insanlar bilgi toplumu olma yarışındadır. Bu yarış, insanları her geçen gün artan bilgi yığını altında zorlamaktadır. Bilgi edinmenin en yaygın yolu olan okuma da önemini her geçen gün biraz daha arttırmaktadır. Okuma hızını arttırmak, daha çok okumak ve daha çok bilgiye ulaşmak kaçınılmaz olmuştur. Dünya bilene değil, daha çok bilene itibar etmektedir.
Rekabet şartlarının zorlaştığı piyasalarda öne çıkabilmek, fark yaratarak rakipleri geride bırakabilmek, bilgi sistemlerine hâkimiyet ve öğrenebilen bir kurumsal yapı teşkil etmekle mümkündür. Bireysel öğrenmenin önemli bir bölümünü de okuma kavramı oluşturmaktadır. Aslında okluma kavramı, Türkçemizdeki deyimlerle öyle güzel ifade edilmiş ki: “insanı okumak”, “yolu okumak”, “havayı okumak”… öyleyse okumak, düşünmek, ilişkilendirmek, sonuç çıkartmak anlamlarında kullanılmaktadır.
Etkili ve hızlı okunabilir mi?
Okuma kavramı elbette ki tek başına çağdaş insandan beklentileri gerçekleştirmede yeterli değildir. Okumak; okur-yazar olmak demek değildir. Okuma kavramının içini, her yönüyle okuma bilincini kazanma anlamı doldurmaktadır. Başka bir deyişle, okumaya iş gördürmek gerekir.
Okuma yeteneğini, bu konuda çaba harcayan herkes geliştirebilir, okumaktan zevk alabilir. Sıradan bir okuyucu ortalama dakikada 150-200 kelime okurken Türkçenin anlamsal işletim sistemine uygun şekilde, anlamsal birlikleri görüntüleyerek okuyan bir okuyucu ortalama 800 kelime okumaktadır.
Bizi çepeçevre saran bir bilgi dünyası içerisinde yaşamaktayız; gazeteler, kitaplar, dergiler, okul bültenleri, ayrıntılı iş raporları, talimatnameler, kısacası değişik içerik ve karmaşıklıkta binlerce bilgi kaynağı… Bu kaynakları çok hızlı bir şekilde okuyup değerlendirmek; verimliliğimizi arttırıyor, zaman kazandırıyor, iletişim becerimizi geliştiriyor, iş yapma perspektifimizi genişletip değiştiriyor.
Günümüzde hızlı okuma ve anlama tekniklerini kullanarak edinilen yeni okuma profili, yavaş yavaş klasik okuma tarzının yerini almaktadır. Klasik okuma tarzı, okumayla ilgili birçok kötü alışkanlığı da içinde taşımaktadır. Bu kötü alışkanlıklar toplumumuzda okur-yazarların birçoğunda görüldüğünden pek farkına varılmaz. Oysa rastlanma sıklığına göre bir sınıflandırma yapılsa bu alışkanlıkların okuma kavramımızı nasıl zehirli bir sarmaşık gibi sardığını anlamak pek zor olmayacaktır. Bu sarmaşığın kökleri ilk okuma çalışmalarıyla başlamakta, ilköğretimin boyunca gelişmekte ve varlığını hayat boyu sürdürmektedir. Bunların başında “kelime kelime okuma” ve “içten seslendirme” gelmektedir. Sıradan, yavaş okuma alışkanlığı, okuma sırasında bizi kas gücü kullanmaya itmektedir. Modern okuma profili içerisinde sadece “göz” ve “beyin” varken, klasik okuma profili, içerisine gözle başlayan, arkasından ağız, dil, dudak, damak, gırtlak gibi konuşma faaliyeti içerisinde kullanılan kavramları da almakta; böylece okumayı güçleştiren bir süreç yaratmaktadır. Bu süreç içerisinde kas gücü kullanıldığından okuma sırasında çabucak yorulmaya neden olmaktadır.
Hızlı okuma denildiğinde genellikle bu konuda yeterli bilgisi olmayan okuyucular, hızlı okumanın halen mevcut okuma profilleriyle, kendilerini zorlayarak, okuma hızının arttırılacağını düşünmektedirler. Hâlbuki hızlı okuma, eski okuma profilini neredeyse tamamen değiştirerek yerine yeni ve modern bir okuma tarzı yerleştirmeyi hedefler. Okuma hızımızı, kavrama yüzdemizi dünyanın tüm gelişmiş ülkelerinde kullanılan bilimsel teknik ve yöntemlerle geliştirebiliriz.
Bu yazıda hızlı okumaya teknik yaklaşımlarla bir pencere açmayı hızlı okuma teknikleriyle Türkçenin sistematik yapısı arasında bir bağ kurarak hızlı okuma çalışmalarının Türkçeye uygunluğu üzerinde de durmaya çalışacağız.
Hızlı okumanın teknik yönüyle ilgili ilk bilimsel çalışmalar sistematik bir biçimde Paris’te Sorbonne Üniversitesi’nde göz hekimliği laboratuvarı yönetmeni Emil Javal tarafından yapılmıştır. Bu çalışmalar sonunda gözün bir sözcüğü tanımak için sürekli olarak o sözcüğü harf harf çözemediği, fakat bir grup harfin oluşturduğu şekli anlamlandırdığı, sonra diğer gruba geçerek o şekli kavradığı ve bu geçişleri de sıçramalarla yaptığı anlaşılmıştır. Böylece gözün okumayla ilgili hareket şekli çözümlenmiş, okuma kalitesinde iyileştirme ve disiplinli hareket tarzının nasıl olması gerektiği konularında sonuçlar ortaya çıkmıştır. Çalışmamızın ilerleyen bölümlerinde bu sonuçlar üzerinde ayrıntılı bir şekilde durulacaktır.
Dünyanın birçok ülkesinde kişisel gelişimi tamamlayan önemli bir faaliyet olarak değerlendirilen Hızlı okuma teknikleri, gözlerimizle beynimiz arasındaki koordinasyonu güçlendiren bir beyin jimnastiği olarak tanımlanmaktadır. Okuma faaliyeti, gözlerin fotoğrafladığı görüntülerin beyin tarafından anlamlandırılmasıyla tamamlanmaktadır. Hızlı Okuma Teknikleri dikkatin süresini ve kalitesini de arttıran bir güce sahiptir.
Hızlı okuma sürecinin aşamalarını ele alalım:
- Düzenli Okuyucu Profili: “Önce okuma, sonra hızlı okuma” kişi önce okumayı öğrenir, sonra öğrenmek için okumaya başlar. Okuma, amaçlı bir öğrenme sürecidir. Bu aşamada temel düşünce düzenli bir okuyucu olma çabasıdır. Hızlı okuyabilmek, bu süreci başlatabilmek için okur-yazarın her gün düzenli olarak okuma periyodu yapması, okumayı temek ihtiyaçlardan biri gibi düşünerek buna ihtiyacı olduğu kanısını kabullenmesi gereklidir.
Verimli, etkin bir okuma yapabilmenin ilk koşulu, okuyucunun kendini okuma konusunda motive etmesidir. Okumanın kendisine kazandıracaklarını düşünerek kendini okumaya isteklendirir. Okuma ortamının fiziksel olarak en elverişli duruma getirilmesi için ışık, ısı, oksijenlenme ve dikkatimizi okumaya yoğunlaştırabileceğimiz sessiz bir ortam oluşturulur. Her gün aynı saatte tekrarlanan okuma periyotları, kısa süre sonra tekrarlanan bu davranışın bir alışkanlığa dönüşmesini sağlar. Okumayı alışkanlığa dönüştüren okuyucu artık hızlı okumaya geçişe bir adım yaklaşmıştır.
- Bilinçli Okuyucu Profili: “Nasıl okuyorsunuz?” sorusu bilinçsiz okuyucular için anlaşılmaz bir sorudur. Günlük yaşamımızda karşılaştığımız metinler birbirinden farklı amaçlarla ve farklı şekillerde oluşturulur. Bilinçli okuyucu, okuma sürecini okuma amacını belirleyerek başlattır. Bilinçli okuyucu profili, okuma metnini nasıl ve hangi hızda okuyacağını bilen okuyucudur. Okuma amacı bazen ön okuma bazen anlitik (edinimci) veya birleştirici okuma ya da seçerek okuma yapmayı gerektirir. Okuyucu bunlardan birini ya da birkaçını aynı anda okuma amacı doğrultusunda uygular. Hızlı okuma amacı sadece okuma hızını arttırmak değil, aynı zamanda kavrama hızını ve kalitesini de arttırmaktır. Bunu sağlayan etkenlerinden biri de bilinçli okuyucu profilidir.
- Okuma Hızını Arttırmak: ilk iki aşamanın gerçekleştirilmesin ardından artık sıra okuma hızını arttırmaya gelmiştir. Okuma süreci iki aşamadan oluşmaktadır: Görüntüleme ve Anlamlandırma. Hızlı okuma teknikleri görüntüleme sürecini, buna bağlı olarak da anlama ve kavrama sürecini hızlandırır.
Ülkemizde okuryazarların büyük bir kısmı okuma sürecini iki kötü okuma alışkanlığı ile sürdürmektedir: Kelime kelime okuma ve içten seslendirme.
Okumaya başladığımız ilk günlerden itibaren cümlenin ilk kelimesinden itibaren her kelimeyi ayrı ayrı görüntüleyerek okumaya çabalarız. Her kelime için ayrı bir zaman ve emek harcamak zorunda kalırız. Bu çaba, maalesef bazı okuyucularda hecelemeye kadar inmekte okuma bir zevk olmaktan çıkıp adeta bir işkenceye dönüşmektedir. Böylece kısa sürede yoruluruz. Okuma, yapmaktan hoşlanmadığımız bir işe dönüşür, okumadan uzaklaşırız. Kelime kelime ya da hece hece okuma okuma hızımızı yavaşlattığı gibi kavramayı da olumsuz etkilemektedir. Orta beyinde bulunan anlama merkezinin görüntülerle ilgili işlemlerinde adeta bir depo gibi hareket etmektedir. Bu deponun toplam kapasitesi sadece üç poz fotoğraftır. Kelime kelime okuyan okuyucu üçüncü kelimeyi görüntülediğinde anlama merkezindeki depo dolar, beyin otomatik olarak depodaki mevcut kelimeleri kullanarak cümlenin genel anlamını kurmaya çalışır. Fakat başarılı olamaz, çünkü dilimizde her cümle üç kelimeden oluşmaz. Anlamlandırmada karşılaşılan bu sorun, okuyucu tarafından geri sıçramalar yapılarak giderilmeye çalışılır, bu da görüntülenen kelimelerin defalarca tekrar görüntülenmesine neden olur. Bu durum okuma hızında %40 oranında bir gerilemeye neden olmaktadır.
Diğer bir kötü okuma alışkanlığı da görüntülenen her kelimenin içten tekrar edilmesidir. Bu tekrarlar ilköğrenim yıllarında dudakta, orta öğrenimde gırtlakta, yetişkinlerde ise zihinde yapılmaktadır. Bu durum okuma hızını doğal olarak konuşma hızıyla sınırlamaktadır. Bu sınır normal bir konuşma hızında 150 kelimedir. Kelime kelime ve içten seslendirme yaparak okuyan bir okuyucunun ortalama okuma sınırı dakikada 150 kelimedir. Bu rakam doğal kapasitemizin oldukça altındadır. Hızlı okuma tekniklerinin temel hedeflerinden biri, okuyucuyu bu kötü okuma alışkanlıklarından kurtararak okuyucunun doğal okuma potansiyelini kullanmasını sağlamaktır.
Sıradan bir okuyucunun düşünme şeridinde bir dakikada algılayabileceği kelime sayısı 500-800 kelime arasında değişmektedir. Yavaş okuyucularda doğal okuma kapasitesiyle okuma hızı arasındaki boş alan o kadar büyüktür ki okuyucu bu boş alanı görüntülediği kelimeleri tekrar ederek doldurmaya çalışır. Böylece görüntülediği kelimeleri içinden tekrar ettiğinde daha iyi anladığını zanneder. Bu sadece tekrardan kaynaklanan sınırlı ve yanıltıcı bir sonuçtur. Ayrıca okuma sırasında okuyucunun yavaş hareket etmesi, zihnin yeteri kadar okunan metinle ilgilenmemesine ve dikkatinin başka konulara dağılmasına neden olmaktadır. Sayfanın sonuna gelip de hiçbir şey hatırlanamamasının nedeni budur. Zihin hareketli yaramaz bir çocuk gibidir. Onu bir konu üzerinde uzun süre tutmak zordur. Yavaşlık zihnin dinamiğine aykırıdır. Bu nedenlerle yavaş okuyucular hızlı okuyuculara göre kavramada daha çok sorun yaşamaktadır. Gözlerin beyne ilettiği görüntülerin hızı yavaşladıkça zihnin okuman metne ilgisi azalmaktadır. Çok hızlı hareket eden zihin gelen verileri değerlendirdikten sonra yeteri kadar hızlı veri akışı sağlanamadığı için başka konularla ilgilenmeye ve hayal kurmaya başlar. Böylece yavaş okuyucu sayfanın sonuna geldiğinde eğer dikkatini toplamakta yetersiz kalmışsa okuma işlemi devam ettiği halde metinle ilgili çok az bilgi hatırlamaktadır.
Kelime kelime veya hece hece okuma alışkanlığından kurtulabilmenin yolu blok okuma çalışması yapmak, kelimeleri anlamsal bütün içinde birlikte görüntüleyerek kavramaya çalışmaktır. İçten seslendirmenin önlenebilmesi de bir bakıma bu alıştırma çalışmasına bağlıdır. Okuma hızı dakikada dört yüz kelimeye ulaştığında otomatik olarak içten seslendirme azalarak ortadan kalkar.
Hızlı okuma tüm dillerde iki temel teknik üzerine kurulmuştur:
- Görüntüleme Hızını Arttırmak: Gözün fizyolojik yapısı görüntüleme sürecinin mekanik olarak kaslar yardımıyla gerçekleştirildiğini göstermektedir. Bu durum göz etrafındaki kasların düzenli olarak ve belirli alıştırmalarla geliştirildiğinde görüntülemenin iki kat daha hızlı yapılabildiğini ortaya koymuştur. Görüntünün daha net ve daha hızlı alınabilmesi için düzenli olarak bu amaca yönelik olarak hazırlanmış alıştırmaların yapılması şarttır. Düzenli olarak yapılan alıştırmalar, gözün satır üzerindeki sıçramalarını periyodik aralıklarla ve disiplinli bir şekilde yapılmasını sağlıyor, böylece daha hızlı görüntü alınarak okumayı hızlandırmaktadır. Alıştırmaların yapıldığı süreçte alınan görüntünün kalitesi de odaklanma çalışmalarıyla arttırılmaktadır. Kazanılan disiplinle gözün geri sıçramalara karşı refleks bir davranış kazanması sağlanır.
- Görme Alanını Genişletmek: Günlük yaşamda aktif görme alanı yaklaşık olarak 160 derecedir. Okuma yapmaya başladığımızda aktif görme alanı kelime kelime okuma çabasıyla oldukça daralmaktadır. Bu teknik yöntem aktif görme alanı içine birden fazla kelimeyi alarak okuma hızını arttırmayı hedeflemektedir. Blok okuma çalışmaları aktif görme alanını genişletmek amacıyla yapılan alıştırmalardır. Kelimeleri bloklar halinde görüntüleyerek kavrama konusundaki sorunlar da giderilebilmektedir. Satır arasına konulan odak noktasıyla aktif görme alanı hem yatay hem de dikey olarak genişletilir. Okuyucu okuma yaptığı satırda bilinç yürütürken beynimiz aktif görüntü alanında kalan alt satırdaki kelimeleri de anlamlandırır. Bu da kavrama gücünü arttırır
Şekil birde yavaş okuyan bir okuyucunun disiplinsiz göz hareketleri görülürken şekil ikide disiplinli ve blok okuma yapabilen bir okuyucunun okuma profili görülmektedir.
Hızlı okumanın bir süreç olarak düşünülmesi ve bu sürecin kesintisiz bir çaba gerektiğinin bilinmesi gerekir. Bu süreçte geri adım atmadan sonuca ulaşıncaya kadar istikrarlı bir çalışma yapılması şarttır.
Türkçe, yapısal ve anlamsal nitelikleri bakımından hızlı okuma teknik ve yöntemlerine oldukça uygun bir durumdadır. Hızlı Okumanın teknik prensipleri tüm dünyada ortak olarak kullanılmaktadır. Çünkü insanların göz ve beyin yapıları aynı fizyolojik yapıya sahiptir. Türkçe yapısal olarak dinamik bir dildir. Türkçede bir kelimenin anlamıyla ilgili analiz yapabilmenin tek yolu, kelimenin içinde geçtiği cümlenin esas alınmasıdır. Çok anlamlılık, Türkçede kelimeleri tek tek anlamlandırılmasına ve cümlenin genel anlamının bu tutum içinde belirlenmesine engeldir. Dilimizde kelimeler cümle içinde anlamsal birlikler oluştururlar. Kelimelerin anlamsal değerleri de bu anlamsal birliklerde ortaya çıkar. Kelimelerin tek tek görüntülenerek anlamlandırılmaya çalışılması cümlenin bir bütün olarak yargısının kavranmasını zorlaştırmaktadır. Buna karşın hızlı okumanın temel prensiplerinden biri olan blok okuma ve aktif görme alanını genişletme çalışması kelimeleri anlamsal birlikleriyle görüntülemeyi esas almaktadır. Türkçe cümlelerdeki öğe kavramı da blok okuma çalışmasını kolaylaştırmaktadır. Türkçede öğeler de anlamsal birlikler oluşturur. Tamlamalar, deyimler, atasözleri, öğeler birer anlamsal birlik oluştururlar. Görüntüleme sırasında okuyucunun bu anlamsal birlikleri esas alarak blok okuma -fotoğrafik okuma- yapması, okuma hızını oldukça arttıracağı gibi kavramayı da kolaylaştıracaktır. Örneğin:
Bu kelimelerin tek tek görüntülenmesi ve anlamlandırılması zihinde bir kompozisyon oluşturmamaktadır. Çünkü Türkçede kelimeler tek başına anlamlandırıldıklarında kelimenin imaj olarak ilk anlamı zihinde canlandırılır. Yavaş okuyucunun yani kelime kelime okuyan bir okuyucunun da satır üzerindeki hareketi bu şekildedir. Anlamlandırma zorlaşır. Blok okuma yapan bir hızlı okuyucu, kelimeleri anlamsal gurubu içinde bir bütün olarak görüntüler ve anlamlandırır. Şimdi cevizleri alalım ağacın üzerine koyalım. Artık ağacımız “ceviz ağacı” oldu.
ve kuşumuzu da tutup ceviz ağacının dalına konduralım. İşte anlamsal bir kompozisyon çıktı ortaya “ceviz ağacındaki kuş”.
Meriç ve Yusuf ceviz ağacındaki kuşa selam verdi.
Örnek cümlede yavaş okuyan bir okuyucu her bir kelimeyi ayrı ayrı görüntülemeye çalışarak ilerleyecek, sekiz sıçrama yapacaktır. Üçüncü kelimeden sonra geri sıçramalar yaparak fazladan emek ve zaman harcayacaktır. Hızlı okuyucu ise Türkçenin anlamsal ve yapısal birliklerini kullanarak özne, tümleç ve yüklem öbeklerinde blok okuma yapacaktır. Böylece sıçrama sayısını azaltarak fazladan güç harcamamış olacak, her bir kelime için harcanan zamandan tasarruf ederek daha hızlı okuyacak hem de kelimelerin anlamsal ve yapısal birliklerindeki anlamını tek bir fotoğraf karesinde görüntüleyip anlamlandırarak kavramayı güçlendirip çabuklaştıracaktır.
Meriç ve Yusuf ceviz ağacındaki kuşa selam verdi.
Sonuç olarak Türkçenin yapısal ve anlamsal nitelikleri incelendiğinde dünyada hızlı okuma olarak bilinen teknik yöntemlerin oldukça olumlu sonuçlar verdiği dikkat çekmektedir. Hızlı okumanın temelini oluşturan fotografik, blok okuma, Türkçede sözcük öbekleri üzerinde uygulanmaya çalışıldığında okuma hızının arttığı, bununla birlikte kavramanın da kolaylaştığı görülmektedir. Görüntüleme hızının da uygun alıştırmalarla desteklenmesi, okuma hızının oldukça arttırılmasını sağlamaktadır. Okuma güçlükle sürdürülen bir iş olmaktan çıktığında, okumaya iş gördürülebildiğinde, birçok okuyucu için okuma zevke dönüşecek, ülkemizdeki okuma oranı da okuma görgüsüyle birlikte artacaktır.
KAYNAKÇA
BUZAN, Tony (2001), Hızlı Okuma, Türkçesi: Hür GÜLDÜ, İstanbul, Alfa Yayınları.
ERCAN, Sami (2003), Lise Hızlı Okuma Teknikleri, Ankara, Millî Eğitim Bakanlığı Yayınları Ders Kitapları Dizisi.
GÜNEŞ, Firdevs (1993), Hızlı Okuma Teknikleri, Ankara, Ocak Yayınları.
MAVİŞ, Adil (2000), Anlayarak Hızlı Okuma ve Öğrenme Teknikleri, İstanbul, Hayat yayınları.
ÖZSOY ,Yahya; AKÇAMETE Gönül (1996), Hızlı Okuma Teknikleri, Ankara, Ecem Yayınları.
ÖZTAHTALI, İbrahim İmran (2007), Hızlı Okuma ve Anlama Teknikleri, Bursa, Sentez Yayınları.